Sanatı Sömürenlere Sanatınızla Cevap Verin

Günümüzde eğitim, sanat, oyunculuk amacı için bir araya gelen güzel yürekli bir çok insan varken, bunları kendi çıkarları uğruna kullanan fırsatçılar da artıyor. Maalesef ki oyunculuk eğitimi altında suistimal edilen duyguların yoğun olduğu bir toplumda yaşıyoruz.

Gençliğin, kendini savunamayanların, iyi niyetin, sessizliğin, erdemliliğin zayıflık olduğunu düşünüp, insanları bu zaaflarından vurmaya çalışıyorlar. Her şeyin olduğu gibi sanatın da adını kirletiyorlar. Oysa sanat; sevgi, yaratıcılık,hayal,ışıktır. Unutmayın; sanatın sanat için olduğunun farkına varanlar, sadece bu sevgi ve emeğin ekmeğini yer. Bu amacın dışındaki zihinler kötü nefislerinin kurbanı olup aç kalmaya mahkumdurlar.

Ne olursa olsun, hayalleri olan insanların her zaman hayalinden gidecekleri yollarda açık kapılar vardır. Mücadele eden, çalışan, hakkını arayan her koşulda kazanmaktadır. ”Hakk” kolay alınan, kolay yenilen bir şey olarak görülmemeli ve bunu böyle görenlere de izin verilmemelidir.

Dünya Tiyatrolar Günü’nde amaç; gelişim ve üretim sürecindeki toplumu cesaretlendirmek, insanlar arasındaki sevgi, barış ve dostluğu arttırmak, anlayışlı bireyler olabilmek, bilinçli nesiller yetiştirmek ve toplumsal bilinci uyandırmaktır. Sadece bugün değil her gün, sizi uyutmaya çalışanlara izin vermeyin.

Ne demiş yazar Sabahattin Kudret Aksal: ”Tiyatro, sanatın tümü gibi bir okuldur. Eğitir, geliştirir insanı, dünyasının sınırlarını genişletir. ” Bu bilinci kaybetmeden, üretmekten vazgeçmeyin. Sanatı sömürenlere sanatınızla cevap verin. Savaş yapmayın, sanat yapın..

Tiyatro ‘adamı’ insan eden sanattır.

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’müz kutlu olsun.

2ssş

Bir Cümle

Herkesin vardır bir cümlesi,

Hani haykırmak isteyip haykıramadığı,

Boğazına düğümlenen bir cümlesi.

Ama hep sessiz çığlıklarıyla içine içine gömdüğü..

Öyle bir duygudur ki dile gelse, susmayacak sanırsın.

Bir başlasa durmayacak..

Sonra bir an olur elinde sıkı sıkı tutar gibi

Atarsın içine, gömersin tekrar.

Ve farkedersin; o söyleyemediğin şey, çok şey olmuş.

Birikmiş içinde, bir de ağırlaşmış.

Bir gün olur ‘’yoruldum’’ bunlardan dersin.

Konuşsam, haykırsam, hiç susmasam nafile dersin.

Sonra başka bir gün olur ‘’güçlendim’’ dersin..

Sınanırsın hep, kendi kendine aşarsın.

Ve tek fayda yine kendinden gelir anlarsın.

Öğrendiklerinin kuvvetiyle yaşarsın..

SONSUZLUĞUM

Benim umutlarım var sonsuzluğa açılan.

Vazgeçmem ki hiç birinden.

Düştükçe kanamasından korkmadığım yaralarım var.

Sarıp sarmalarım ki her birini ben.

Umutlarımı yaralarımla aynı heybeye koyarım hep.

Açıldıkça yaralar, kurudukça kabukları bilirim ki daha da güçlenirim ben.

Ve gülümserim..

Artar hep o umutlar, yeşerir bahçelerimde.

Alır götürür beni sonsuzluğuma.

Yerimde sayamam ki ben.

BEYAZ KALABİLMEYİ BAŞARANLARA

Hayatın her anında inişler, çıkışlar vardır.

Kırgınlıklar, gönül almalar, küsmeler barışmalar, sevip nefret etmeler de vardır.

Her insanın iyi yanı olduğu gibi, kötü yanı da vardır.

Başarınızı isteyenler olduğu gibi, başarısızlığınızı da isteyenler vardır.

Mutluluğunuzla mutlu olan, mutsuzluğunuzla da mutlu olanlar vardır.

Yolunuza taş koyanlar, yolunuzdaki taşları temizleyenler de.

Çok sevenler, sever gibi yapanlar da.

Yanındayım diyenler de vardır, arkanızdan iş çevirenler de.

Uzun lafın kısası, beyaz rengin siyahı, doğan güneşin batışı da vardır.

Unutmamız gereken şu ki; batan güneşin tekrar doğacak olduğudur.

Karşımıza ne çıkarsa çıksın, kim çıkarsa çıksın..

İyinin olduğu her yerde kötünün olduğunu da bilerek yaşamalı.

Her olumsuz şeyden sonra, olumlu bir şeyler olacağını da unutmamalı.

Kötülüklere hazırlıklı olmalı evet ancak o kötülükleri sahiplenmemeli.

Ümidinizi, umudunuzu, inancınızı çürütmemeli.

Yüze yerleştireceğimiz tebessümden, kendimize olan inancımızdan vazgeçmemeli.

Yaşadığımız her şeyden de tecrübe edinerek, daha güçlü devam etmeli.

Siyahla beyazın arasındaki griyi değil.

Tüm kalbimizle beyazı seçip, beyaz kalabilmeyi başarabilmeyi..

.

Dünyanın tüm çirkinliğine rağmnen beyaz kalabilenlere saygı ve sevgilerle..

YAŞA DOYA DOYA

Tanıştığımız her insan bize bir şeyler kazandırır.

Öğretir, tanıtır, düşündürür, yaşatır.

Gelir, kalır ya da bir şekilde gider.

Kimisi sizin istediğiniz şekilde kalamaz hayatınızda.

Kimisi sadece dokunur hayatınıza.

Kimisi hafif, kimisi güçlü eser geçer.

Kimisinden beklediklerimizle yaşattıkları arasındaki fark tam bir hayal kırıklığı olur.

Kimisi çok sevdirir, kimisi gülümsetir, kimisi pişman eder, kimisi unutulmaz, kimisi hatırlanmaz bile.

Ama çoğu da acı tecrübeler bırakır ardında.

Tanıdıkça onlarla ya yol alırız ya da başka yollara ayrılırız.

Sizin verdiğiniz değeri size vermez diye.

Sadece kendini düşünüyor diye.

Aynı dili konuşamıyor, ortak paydada buluşamıyorsunuz diye.

Çıkarlar örtüşmüyor, samimiyetsizlikten geçilmiyor diye.

Bir çok nedenden bir çok insan geçer hayatımızdan.

Önemli olan kalmasını istediklerimiz için fedakarlık yapmak.

Bir gün gideceğinizi bildiklerimize çok geç olmadan veda etmek.

Yaşanan her şeyden de iyi ya da kötü tecrübe edinmek.

Tecrübeleri güzel selamlamak.

Yola daha emin adımlarla devam etmek.

Kendi öz saygını kaybetmeden yaşamak.

Kendini hafife almadan yaşamak..

Doya doya yaşamak!

DEĞİŞİYORUZ

Değişiyoruz.

Çıkarlarımıza uymamaya başladığında bir ilişki, bir arkadaşlık değişiyoruz.

İstediğimiz bir şeyi yapmadıklarında ailemize karşı değişiyoruz.

Hayatımıza biri girdiğinde dostlarımıza karşı değişiyoruz.

Biri bize değer verdiğinde ona karşı değişiyoruz.

Biri bizden daha çok sevdiğinde değişiyoruz.

Zaaflarını gördüğümüz kişiye karşı değişiyoruz.

Etrafımızda kimse yokken dost dediklerimizi, iki kişi görünce satacak kadar değişiyoruz.

Karakterimizi bile satıp paraya değişiyoruz.

Bu benimle ilgilenmez dediğimiz kişi, biraz ilgi gösterince değişiyoruz.

Yıllarca peşinden koştuğumuz şeyleri elde edince değişiyoruz.

Çok severek evlenip, evlendikten sonra değişiyoruz.

Kendimizi sırf birilerine beğendireceğiz diye, sevmediğimiz şeyleri sever gibi yaparken değişiyoruz.

Kariyer hırsı yüzünden çalışırken değişiyoruz.

Ayrılınca saçımızla başımızla, kılık kıyafetimizle oynayıp görsün de pişman olsun diye değişiyoruz.

İyi günde yanında olduklarımızın, kötü gününü görünce değişiyoruz.

Kazık atanlara kazık atacağız derken değişiyoruz.

Değişiyoruz işte..

O kadar kötülükle besleniyoruz ki, nankörlüklemizin sonucunda bile vicdan azabı duymuyoruz.

Günün sonunda: ‘Hayat şartları işte insanı değiştiriyor’ diyoruz.

İnanmadığımız bir şeyin arkasına sığınıyoruz.

Sonra da pişkin pişkin yaşıyoruz işte

Binbir maskeyle..

Ne çok diyoruz birbirimize ‘sen değiştin’ diye.

Çünkü en kolayı bu.

Kendimize dönüp bakmaksa öyle zor ki..

KENDİNİZE SARILIN

Bazen her şeye çok mu anlam yüklüyoruz

Sonra da istediklerimiz olmadı diye

Şikayet mi ediyoruz

Herkes aynı değil ki

Her şey de aynı değil

Biliyoruz

Niye herkesten aynı şeyleri bekliyoruz

Neden oluruna bırakmıyoruz

Ya da oluruna bırakamadığımızı

Olduğu yere bırakmıyoruz da

Oldurmaya çalışıyoruz

Hayat öyle değil ki

Bir kere düzen öyle değil

Bazı denizlerin kıyıları bile dümdüzken

Bazılarında girintili çıkıntılı

Doğa birbirinden farklı

İşleyiş farklı

İnsanlar birbirinden tamamen farklı

Hepsi bir düzen içinde evet

Ama kabul ettiğimiz doğrultuda

Kendi halinde güzel bazı şeyler

Çok kafa yormamak gerekiyor bazen

Kafayı fazla çalıştırmak da her zaman iyi değil

Yoruyor işte

Herkes gibi her şey gibi

Bırakın suyu elinizde tutmaya çalışmayın

O gideceği yeri sizden iyi bilir

Yolunu bulur

Sizin istediğiniz gibi olmayan şeyler

Size ait değildir

Aracıdır, amacı vardır

Ama avucunuzun içinde değildir

Size ait olmayanı yoluna bırakın

Sizin olana sarılın sadece

Yani kendinize sarılın.

İYİ Kİ DOĞDUN CUMHURİYET 

Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın!Benim vatanım, benim fikirlerim, benim özgürlüğüm, benim bayrağım, benim milletim, benim cumhuriyetim!

Görüşünüz ne olursa olsun, tarafınız, yanınız, yönünüz ne olursa olsun.

Atatürk’ü benimseyemiyorsanız, o özlemi hissedemiyorsanız;

vatan millet bütünlüğünden, yoksunsunuzdur.

Senin değil benimdir.

Bu ayrı bir davadır, ayrı bir saygıdır, sevgidir. Sahip olmayan, tüm benliğiyle hissedemeyen anlayamaz.

Bağımsızlık naraları atamaz. Ancak düşüncelerini söyler, onlar da ya bir duvara çarpar geri döner, ya buhar olup uçar ya da birileri avucunda kendi çıkarlarınca kullanmak için tutar, hapseder.

Sağlıklı düşünceler nasip olsun hepimize.

İyi ki doğdun Cumhuriyet.
Ne mutlu Türküm diyene!